Geçenlerde bir film izledim.Orada istenmeyen yıllar siliniyor yerine yenisi veriliyordu. Düşünsenize, hayatınızdan o istemediğiniz, yaşamaktan pişmanlık duyduğunuz yıllar siliniyor.Yerine yenisi veriliyor. Boş bir kağıt gibi. Ne çizerseniz çizin ne yaşarsanız yaşayın ama aynını değil! yine yeniden değil! Çünkü artık gıcır gıcır ve en iyi şekilde mimarı olmanız gereken yıllarınız var.
Bu durumda birileriyle hiç tanışmamış, birileriyle hiç kavga etmemiş, hiç sıkıntıya girmemiş, o sizi eleştiren ama sizden daha çok eleştirilmeyi hakeden, o birisi de hiç hayatınıza girmemiş olacak. Bütün bunların yanında, birileriyle, en keyifli sohbetlerimiz olmamış ve hiç gülüp eğlenmemişte olacağız. Hiç kaza yapmamış, hiç kötüyü görmemişte olacağız. Duvardaki resimleride olmayacak, telefon mesajlarıda! Üstelik, engellemek zorunda da kalmayacağız.Ne de olsa istemediğimiz o yıllar, otomatik geri alınmış olacak.
Bu durumda, tecrübelerimiz olmayacak, bu durumda bizi biz yapan, bütün değerlerimizi kaybetmiş olacağız. Hıçkırarak ağlamanın, aşktan ölüyorum sanmanın, ne kadar haksızlığa uğrasakta dik durarak, güçlenerek ilerlemenin,duvardaki resme baktıkça, ne yıllardı be! demenin, yapılan kaza sonrası, hayata daha farklı bir gözle bakmanın,çıkarları söz konusu olunca,o çok güvendiklerimizin "U" dönüşlerinin, kıymetsizliğini de... anlayamayacağız.Tecrübe şu hayattaki en kıymetli şey.Bütün bunları düşününce, sizi bilmem ama bana yıllarımı geri vermesinler. Elbette hata yapacağım, ağlayacağım hem de doyasıya, pişman mıyım? Daha dikkatli olacağım, kırdım mı ? üzdüm mü? Özür dileyeceğim.Terk mi etti , gitti mi? Gitsin yolun açık olsun diyeceğim. Birileri kıracak, üzecek, yarı yolda bırakacak... Belki de, bunları bile isteye yapacak. Ne olacaksa olacak! Ben, Efeler gibi dimdik, yoluma devam edeceğim.Bu yüzden, bana yıllarımı vermesinler. Onun yerine, 2 top cevizli dondurma versinler.
Öykü Orakçı