Sözlerine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ismine ve bütçesine dikkat çekerek başlayan Sındır, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının adının sorunlu olduğunu düşünüyorum. ‘tabii kaynaklar’ ifadesi kanımca doğru ve ekolojik bir tanımlama değil. ‘Doğal varlıklar’ demenin, hem Türkçe açısından hem de kaynağı bir meta olarak değil de bir varlık olarak görmenin ve sömürülen bir değer değil de kıymet verilen ekolojik bir unsur olduğu anlayışının bakanlığın adında da vurgulanması doğru olacaktır. 2022 yılı bütçesine göre merkezi yönetim bütçemizdeki artış oranı yüzde 155,3, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçesi yüzde 254,2. Bu önemli ama bu artışa bakarken dikkatimi çekti, 2023 yılı bütçe ödeneği 18 milyar 861 milyon lira. Bu başlangıç ödeneğinin 15 milyar 772 milyon liralık kısmının yani yüzde 84'lük kısmı programlar itibarıyla yerel yönetimlerin güçlendirilmesi programı altında yer alan, ekonomik sınıflandırmaya göre ise mal ve hizmet alımı giderleri altında ‘Tüketime yönelik mal ve malzeme alımları’ başlığı altında bir ödenek. Ne olduğunu, detaylarını açıklayınız sayın bakan. Bana az önce gönderilen bilgi notuna göre bunun yerel yönetimlerin cadde sokak aydınlatma giderlerine destek olduğu belirtiliyor. Ama, nihai amaç gerçekten yerel yönetimler mi yoksa perakende elektrik satış şirketleri mi destekleniyor tereddütüm var.” dedi.
“NEDEN DÜŞÜK BİR HEDEF ORTAYA KOYDUNUZ?”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın alt program hedeflerine ilişkin değerlendirme ve tespitlerde bulunarak sözlerine devam eden Sındır, “Enerji verimliliği alanında, enerjinin verimli kullanımının sağlanması adına 2023 yılında 15 bin TEP hedef koymuşsunuz. 2024 için bunun artması beklenirken 11 bin 670'e düşüyor. Neden düşüyor enerji tasarrufu miktarı? Sonra 2025 tahmininde 31 bin 290'a çıkarıyorsunuz. Bu değişkenliğin, iniş çıkışın izahatını istiyorum. Diğer alt program hedefi, enerji ve üretimde yenilenebilir kaynakların oranının artırılması. Bakanlığın yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payı yüzde 41,7; 2022 için gerçekleşme tahmini bu. 2023'teki hedefiniz ise yüzde 41,5, yani gerçekleşme tahmininin altında bir pay öngörüyorsunuz yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payına. Tabii, bu kaynakların toplam kurulu güç içindeki payının da 2022 yılı Ekim sonu itibarıyla yüzde 54,1 olduğunu sunuş konuşmanızda belirttiniz. Peki, burada neden bunun altında düşük bir hedef ortaya koyuldu? Yoksa bu hedef revize edilmedi mi? Yine, elektrik enerjisi üretimindeki yerli kaynak payı, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması alt programında 2022'deki gerçekleşme tahmini yüzde 57,8'ken bunu 2023'te 57,7'ye düşürmüşsünüz” dedi.
“ARTIŞ DÜNYA PİYASALARININ 5 KATI”
En temiz enerjinin tasarruf edilen, verimli kullanılan enerji olduğunu vurgulayarak sözlerine devam eden Sındır, “Enerji verimliliğini, enerji tasarrufunu, bu konudaki anlayışınızı, uygulama politikanızı, enerji fiyatlarını fahiş bir düzeye çıkararak vatandaşı çaresizliğe terk ederek mi sağlamaya çalışıyorsunuz. Enerjiyi daha verimli kullanmak, enerjiden tasarruf edebilmek bu sayede mi mümkün olacak? Bakın, brent petrolün dünya piyasasındaki 2018 varil fiyatı yaklaşık 70 dolar. Endeks olarak 2018'i 100 alırsak 2022 yılında, brent petrol 93 dolar, yani 2018 100 endeksine göre 2022’de 132 olmuş brent petrol. Aynı şekilde, doğal gaz metreküpü dünya piyasalarında 3 dolarken, 3,82 olmuş, yani 100 endeksi 127 olmuş. Aynı endeksi Türkiye’deki nihai tüketici fiyatları ile kıyaslayacak olursak, benzin 6,24 lirayken 22,85'e çıkmış, yani 100 olan endeks 366'ya çıkmış. Dünya piyasasında brent petrolün 3 mislinden daha fazla bir artış var. Motorin 5,24'müş, 24,96'ya yani 100'ken 460'a çıkmış, onda da yaklaşık 4 kat bir artış var. Doğal gaz 100 endeksi 566 olmuş, dünyadaki artış 127'ye çıkarken bizde 566'ya çıkmış. Artış dünya piyasalarının 5 katı. Yani, sizce, bu fahiş fiyat artışları kabul edilebilir mi, yoksa gerçekten enerji tasarrufunu, enerji verimliliğini, bu sayede yüksek fiyatlar üzerinden kısmayı mı daha çok düşünüyorsunuz? Vatandaşlarımız fahiş artışların altında eziliyor sayın bakan” dedi.
“BESİN ENERJİSİNİN DE İLGİ ALANINIZDA OLMASI GEREKMEZ Mİ!”
Enerji kaynakları içerisinde toprağın önemine değinerek açıklamalarına devam eden Sındır, “iş yapabilmemiz için, üretebilmemiz için, hizmet üretebilmek veya kalkınabilmemiz için evimizde, iş yerimizde, tarımda, sanayide, ticarette, yaşamın her alanında enerjiye ihtiyacımız var. En büyük, en önemli, en vazgeçilmez enerji kaynaklarımızın aslında güneş ve toprak olduğunu, tarımsal üretim olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. Bir insanın ısınmaya, aydınlanmaya ihtiyacı var ama beslenme üzerinden enerjiye daha çok ihtiyacı var. Dolayısıyla, bütün canlı varlıkların hayatta kalabilmesi için beslenme yoluyla enerji gereksinimlerini karşılayan toprak, su, güneş ve havanın, ‘Enerji ve Tabii Kaynaklar’ adını taşıyan bir Bakanlığın ilgi alanında olması gerekmez mi? Besin enerjisinin de ilgi alanınızda olması gerekmez mi? Bu sayede, enerji potansiyelimizle, iş yapabilme kapasitemizin güvenliğinde de kendi öz kaynaklarımıza, varlıklarımıza yönelmek en temel yaklaşımımız olmalıdır” dedi.
“AKKUYU NGSDE YÜKSEK FİYATLI ALIM GARANTİSİ İLE RUSYA'YA BAĞIMLILIK ARTTIRILIYOR”
Enerjide dışa bağımlılığın çok ciddi rakamlara ulaştığının dikkatini çeken Sındır, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Geçen yıl ithal ettiğimiz doğal gazın yaklaşık yüzde 47'sini, kömürün yüzde 39'unu, petrolün yüzde 24'ünü temin ettiğimiz Rusya'ya olan bağımlılığımızın bu bağlamda çok riskli olduğunu düşünüyorum. Bunların yanı sıra, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi'yle bu bağımlılığımızı daha da arttıracak yükümlülüklere giriyoruz. Bakınız; üretilecek elektriğe yüksek fiyatlı alım garantisi verilerek Rusya'ya bağımlılık arttırılıyor. Nükleer santral yapımcısı, işleticisi şirketler atık bertaraf yükümlülüğünden dahi muaf tutuluyor. 25-30 milyar dolarlık yatırım tutarı olan üreteceği elektrik enerjisi için on beş yılda 70 milyar dolara yakın garanti ödenmesinin taahhüt ediliyor olması kabul edilemez. Allak korusun bir kaza durumunda maddi ve çevre felaketlerinin tahribatından doğacak milyarlarca dolar zararın sorumluluğundan dahi işletmeci muaf tutuluyor. İşin tüm gelirlerinin ülkemiz dışına transfer edilmesinde yerli ve millî çıkar bulunmaktadır.”