Sayın vekilim biraz kendinizden bahseder misiniz?Gazeteciyim. 40 yıla yakın bir süreyle gazetecilik yaptım. 6 yıl süreyle İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanlığı yaptım. 26 ve 27’nci dönem olmak üzere iki dönemdir de Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili olarak TBMM çatısı altında görev görüyorum.Güçlendirilmiş Parlamenter sistem hakkında ne düşünüyorsunuz?Güçlendirilmiş parlamenter sistem yalnızca 6’lı masanın talebi değil, Türkiye halkının büyük çoğunluğunun talebidir. Ülkemizin geleceği için olmazsa olmazdır. Tek adam yönetiminin tüm sıkıntılarına son verecek akılcı bir sistemdir. Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artarak etkisini ağır bir biçimde gösteriyor. Ve bu krizin en önemli sebebi kuşkusuz, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimdir. İşte bu nedenle 6’lı masa diye tabir edilen partiler demokratik hukuk devletini hâkim kılmak amacıyla Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi hayata geçirmeyi hedefliyor. Ve bu hedefe de oldukça yakınız. İlk genel seçimlerden zaferle çıkacak olan Millet İttifakı’nın ajandasının ilk sayfasında güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek var. Çünkü bizler, etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlılığı içindeyiz. Bu yolda da emin adımlarla ilerliyoruz.Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı vizyon belgesi hakkında düşünceleriniz neler?Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 Aralık 2022, Cumartesi günü tüm milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, partimizin önceki genel başkanları, il ve ilçe yöneticilerimiz ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen vatandaşlarımızın huzurunda açıkladığı vizyon belgesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine önemli bir not düşmüştür. Karanlıklar içerisindeki ülkemize bir ışık, bir nefes belgesi olacaktır. Genel Başkanımız o gün uyanmanın ve yeniden ayağa kalkmanın vizyonunu tüm sağlam temelleriyle birlikte ortaya koymuştur.Genel Başkanımızın da vurguladığı gibi Türkiye, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, bir daha artık böyle acımasız, adaletsiz ve kutuplaşmış dönemler yaşamayacak. Partimizin ‘ikinci yüzyıla çağrı beyannamesinde’ ilan edildiği gibi, ülkemizin üzerine çöken kara bulutları dağıtıp, Türkiye’yi çağdaş̧ uygarlığa ulaştırma ve onu aşma kararlılığını bir adım daha ileriye taşınmıştır. Türkiye’yi kurumları yeniden inşa edilmiş, sistemi yasal çerçeveye oturtulmuş, toplumsal güven ve huzurun hâkim olduğu, bölgesinde barışın ve refahın merkezi haline getirmek ana hedeftir. Bu hedefe ulaşmanın ilk adımı olan genel seçimlerde halkımızdan yetkiyi alacağımıza inanıyoruz. Millet ittifakının hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de Meclis’te kazanacağı zaferin ardından liyakat esasıyla oluşturulmuş, güçlü, akılcı ve profesyonel bir kadroyla ülkemizin kronikleşmiş tüm sorunlarına kısa zamanda çözümler üretilecek. Vizyonumuz belli, misyonumuz belli hedefimiz nettir.Seçime az bir zaman kaldı istifa genelgesi yayınlandı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, milletvekili listelerinde büyük bir değişikliğe hazırlandığı iddia edildi. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz büyük bir değişim yaşanacak mı? İzmir’de milletvekili listelerinde büyük bir değişim bekliyor musunuz?7 yılı aşkın bir süredir yüce Meclis’te görev yapıyorum. Bu göreve 26’ncı dönemde ön seçimden çıkarak geldim. Milletvekili olmadan önce de olduktan sonra da savunduğum en önemli şey; ön seçimdi. Bugün hala aynı noktadayım. Milletvekilliği seçimlerine ön seçimle girdiğimiz takdirde partiye emek veren, parti tabanıyla ve halkla barışık ilişkiler yürüten hemen herkesin milletvekili olma şansı vardır. Dolayısıyla ön seçim olduğu takdirde kimlerin listeye gireceğini kestirmek oldukça zor. Belki tüm milletvekilleri değişir belki de hepsi kalır. Ön seçim yapılırsa milletvekilleri de kendi dönemlerini temize çekme, üyenin gözündeki, gönlündeki yerini öğrenme şansına kavuşur. Genel Merkez tarafından atama yapılırsa da kimlerin kalacağı, kimlerin değişeceği Merkez Yürütme Kurulumuz tarafından belirlenir. Ancak yeni dönemde kim gelirse gelsin veyahut kim giderse gitsin partimizi ve ülkemizi daha iyi noktalara getirmek için çalışmaya, üretmeye, katkı koymaya devam edecektir. Önemli olan da bu.Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü eski Ak Parti Milletvekili Dr. Fatma Seniha Nükhet Hotar, yurt şartıyla bağışlanan araziyi sattığı iddia edildi. Hatta o satış için KDV hariç 6 milyon TL'lik muhammen bedel belirlemişti. Arazinin satışı ise 16 milyon 600 bin TL'lik bedelle Ahmet Enver Atagül’e yapıldı. Konu gündeme geldikten sonra Hotar o iddialara yanıt verdi. Siz neler söylemek istersiniz?Dokuz Eylül Üniversitesi rektörü Fatma Seniha Nüket Hotar, benim açıklamalarımla ilgili dava açacağını söyledi. Benim hakkımda dava açmakta özgürdür. Ama dava açacağım demenin, dava açmanın beni yıldıracağını düşünüyorsa oldukça yanlış düşünüyor. Kendisi siyasetin içerisinden atamayla gelmiş, hasbelkader rektör yapılmış biri. Bir dönem Türkiye ve dünya ölçeğinde sayılı üniversiteler arasında gösterilen Dokuz Eylül Üniversitesi’ni getirdiği nokta da ortada. Rektör, AKP zihniyetinde olduğu için satmayı sevmesi de normal. AKP iktidarı 20 yılda nasıl satılmadık bir şey bırakmadıysa, bu rektör de oldukça az kalan görev süresinin sonuna kadar üniversitenin bütün değerlerini satmaya kararlı sanırım. Ama unutmasın ki kendisi gidici, Dokuz Eylül Üniversitesi kalıcıdır. İstediği kadar dava açsın yanlışa yanlış demeye, kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.Öte yandan bu satışa en başta arsayı bağışlayan rahmetli Ferhan Şahinci’nin oğlu Erin Şahinci karşı çıkıyor. Karşı çıkmakta da haklı. Çünkü bu arsayı Ferhan Şahinci kız öğrenci yurdu yapılsın diye bağışlamış. Rahmetli Ferhan Şahinci’nin Amerika’da yaşayan oğlu Erin Şahinci, bu arazinin şartlı olarak bağışlandığını ve kesinlikle satılamayacağını avukatı aracılığıyla bildirdi. Bütün bunlara rağmen arazi 2 Aralık günü satışa çıkarıldı ve imarsız olmasına rağmen 16 milyon 600 bin lira gibi bir bedelle satıldı. Şimdi şunu sormak gerekiyor. İmarsız ve sit alanında olan bir araziye kim neden 16.6 milyon TL verir? Alan kişi bu arazide patates soğan ekmek için almamıştır, diye düşünüyorum. O halde bizlerin henüz bilmediği bir imar durumu mu söz konusudur? Şayet kısa bir zaman sonra böyle bir durum ortaya çıkarsa bu arazinin değeri ne kadara çıkacaktır? Bu işten kim kazançlı çıkacaktır? Bütün bunları sormak gerekiyor. Açıklamalarında bahsettiği gibi yeni yurtlar yapılacak mı, satılan bu arazinin imar ve sit durumu değişecek mi hepsini izleyip göreceğiz.Toplum yararı için önemsediğiniz birçok konu var. TBMM’ye verdiğiniz soru önergelerin de de bunu görebiliyoruz ama birçoğu da cevaplanmamış bunun hakkında neler söylemek istersiniz?Muhalefet milletvekilleri olarak İçtüzük ve Anayasa’nın bize verdiği yetki çerçevesinde toplumsal sorunları, kurumların eksik veya aksak yaptıkları işleri, yolsuzluk iddialarını soru önergeleriyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve diğer bakanlıklara yazılı olarak soruyoruz. Biz halktan aldığımız yetkiyle, Anayasa’ya ve içtüzüğe dayanarak görevimizi yerine getirmenin, aldığımız yanıtlarla da toplumu bilgilendirmenin gayreti içerisindeyiz. Biz soruyoruz, yasal olarak 15 gün içerisinde cevaplaması gereken bakanlar ise sorularımızı yanıtsız bırakıyor. 27. dönem 5’nci yasama yılının başında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop’a bir yazı yazarak bakanlıklara ve Cumhurbaşkanlığına verdiğimiz soru önergelerinin niçin zamanında ve doğru bir biçimde yanıtlanmadığını sormuştum. Ve bu konuda Meclis Başkanını göreve davet etmiştim. Meclis Başkanı, bana verdiği yanıtta birçok şey anlatmış ama özetle şunları demişti:‘Yapılan inceleme neticesinde 12 Temmuz 2018 tarihinden başvuru tarihiniz olan 26 Eylül 2022 tarihine kadar tarafınızca verilen ve Başkanlığımızca işleme alınan 591 yazılı soru önergesinin bulunduğu; bu önergelerden 61’inin süresi içinde, 349’unun ise muhatapları tarafından süresi geçtikten sonra cevaplandırıldığı, 148 yazılı soru önergesinin cevaplandırılmadığı, 33 yazılı soru önergesinin ise on beş günlük cevaplama süresinin devam ettiği anlaşılmaktadır.’ O dönem 148 yazılı soru önergemiz yanıtlanmamıştı. Şimdi bu sayı daha da yükseldi. Niçin yanıtlanmamış? Sayın Meclis başkanına sizin aracılığınızla bir kez daha soruyorum. Milletvekillerinin sorduğu sorular halk adına sorulmuş sorulardır. O nedenle bu soruların niçin cevaplanmadığını muhataplarına soracak mısınız?Gazeteci kimliğiniz ile bakacak olursanız Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda neler söylemek istersiniz?Tek cümleyle ifade etmek gerekirse; Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığını söyleyebilirim. Şayet özgür olsaydı dünya ölçeğinde, basın özgürlüğü endeksinde uzun yıllardır son sıralara demir atıyor olmazdık. Şayet basın özgür olsaydı, yazdıklarından ve düşüncelerinden dolayı hiçbir gazeteci tutuklu olmazdı. Şayet ülkemizde basın özgür olsaydı, televizyonlara ve gazetelere iktidarı eleştiriyor diye ağır cezalar verilmezdi. Sosyal medya paylaşımlarının dahi hapisle cezalandırılması için kanun çıkarılan bir ülkede basın ve ifade özgürlüğünden bahsedebilir miyiz? Elbette edemeyiz. Türk basını hiçbir şeyden çekmedi AKP iktidarından çektiği kadar ancak iktidara yolun sonu, Türk basınına da özgürlük yolu göründü.Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili olarak, sürekli sahadasınız bu zamanlarda İzmir halkının, vatandaşın, esnafın sizden ne gibi istekleri oluyor?Milletvekilliği sürem boyunca 56 il, 200’e yakın ilçeyi gezdim. Nereye gidersek gidelim, kiminle konuşursak konuşalım en büyük sıkıntı hayat pahalılığı. Halkımızın dertleri hemen hemen ortak ancak AKP iktidarının halkın derdine derman olacak ne bir formülü ne de bir takati var. Günümüz şartlarında insanlarımızın en büyük derdi evine ekmek götürmek. Gelecek hayali dahi kuramıyorlar. Yüzde 200-300 artan ev kiralarını, elektrik, doğalgaz faturalarını, market alışverişlerini düşünmekten öteye gidemiyorlar. AKP iktidarı yüzünden vatandaşın parası pul, hayalleri kül oldu. İstedikleri tek şey ise “bunlar gitsin” oluyor. Bunlar gitsin, ülkemiz yeniden düze çıkacaktır temennileriyle hiç olmadığı kadar sıkça karşılaşıyoruz. Ve gideceklerini görüyoruz.Türkiye ekonomisi sizce ne durumda?Türkiye ekonomisi yokuş aşağı giderken freni patlamış bir kamyon gibi. Nereye savuruluyoruz, nereye çarpacağız belli değil. Çünkü direksiyonda 20 yıllık olmasına rağmen, sürüş tekniklerini öğrenememiş, acemiliğini atamamış bir iktidar var. Bu kamyonun devrilmemesi için tek kaçış rampası ise Millet ittifakının iktidarıdır. Bu iktidar artık ne ülkeyi ne de ekonomiyi yönetebiliyor. Gerçek enflasyonun yüzde 170’leri bulduğu bir ülkede ekonominin iyi gittiğinden, daha da iyi olacağından bahsedilebilir mi? AKP iktidarının verecek vaadi dahi kalmamıştır ve halkımızın bu vaatlere karnı toktur. Bıçak kemiğe dayanmış, cepleri delinmiş, borçları katlanmış bir halk vardır. Diğer tarafta ise ülkenin her türlü nimetinden yararlanan, zenginlik ve şatafat içerisinde yaşayan Saray ve çevresi vardır. Kendinden başka kimsenin cebini düşünmeyen bu çevre uyguladığı yanlış politikaların, halkımıza yaşattığı maddi ve manevi sıkıntıların sonucuna ilk seçimde katlanacaktır.Üretimi ve üreticiyi destekleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Bizİzmir, Halkın Bakkalı, Halkın Kasabı, Bereket Hareketi gibi vatandaşa kolaylık sağlayan projeleri var. Bu projeler hakkında neler söylemek istersiniz?Ben gerek Meclis’te, gerekse Türkiye’nin diğer illerinde yaptığım konuşmalarda İzmir’in Tarım Modeli’ni ve İzmir’in halkın yararına getirdiği projeleri örnek veriyorum. Hatta dönemin Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye Meclis’ten seslenerek İzmir Tarım Modeli’ni örnek almasını, İzmir’de bu konuda staj görmesini tavsiye etmiştim. Aynı tavsiyemi şimdiki Tarım Bakanı için de yineleyebilirim. Sosyal belediyecilikte çağ atlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, yaşama geçirdiği her projeyle halkımıza dokunuyor, yaralarını sarıyor. İzmir halkı da bunun takdirini yerel seçimlerde gösteriyor. İktidarın yanlış politikaları yüzünden açlıkla, sefaletle yüzleşen vatandaşlara el uzatıyor. Keşke bütün bunları iktidar yapsa da yerel yönetimler de önceliklerini başka projelere ayırsalar. Ama iktidarın yapamadığını Cumhuriyet Halk Partili belediyeler misliyle yapıyor. Yapmak zorunda kalıyor. Çünkü sosyal belediyecilik anlayışı bunu gerektiriyor ve belediye başkanlarımız da Genel Başkanımızın talimatları doğrultusunda hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi için tüm güçlerini seferber ediyor.İzmir halkına söylemek istedikleriniz ya da İzmir halkından istekleriniz neler?1977 yılında geldiğim, 45 yıldır yaşadığım, okuduğum, evlendiğim, meslek edindiğim, çocuk sahibi ardından torun sahibi olduğum İzmir’i çok seviyorum. Güzel İzmir’in güzel insanlarını da çok seviyorum. İktidar ve şürekasının irfanı eksik, sümüklü çocuk diye tanımladığı, asli hizmetlerinden yoksun bıraktığı İzmir için yaşamımın son nefesine kadar üretmeye, çalışmaya, İzmirliler’in hakkını hukukunu savunmaya devam edeceğim.