Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş savaşında emperyal güçlere tabir caizse yedi düvele karşı savaşmış ülkenin bağımsızlığını milletinin özgürlüğünü temin etmiştir. Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde geri kalmışlığın yegane nedeni dogmatik inanışın egemen kılınması, akıl ve bilimden uzaklaşılması, imparatorluğun asli unsuru olan Türkler’in asker olarak uzun yıllar orduda savaşlarda onlarca yıl asker olarak kullanılmış, çoğu savaşlarda şehit düşmüş, savaştan sağ kalanlar ise ekonomik olarak çok güçsüzleşmişler, ekonomik denge asli unsur olan Türkler’in aleyhine gelişmiştir. Gayrı Müslim halk ise askerlikten muaf tutulmuş ticaret ile iştigal etmiş ve muazzam ekonomik gelişim göstermiştir. Bu sırada Avrupa’da ve dünyada ise hümanizm egemen olmaya başlamış, hümanizmin birinci eseri olarak Rönesans ortaya çıkmış Skolastik düşünce yerini akıl, bilim , gözlem ve deneye bırakmış, teokrasi de laikliğe bırakmıştır. Pozitif bilimlerde fizik, matematik ve astronomi temellerini atmışlar, matbaayı bulmuşlar aydınlanmanın önünü açmışlardır. Hümanizmin 2. eseri ise Reformasyondur, bu da sadece din alanında bir yenileşmeyi getirmekle kalmamış her konuda kilisenin dar çemberinin kırılmasını ve eleştirinin her alana uygulanmasını ve aklın egemen olmasını sağlamıştır. Avrupa devletleri hızla gelişirken Osmanlı imparatorluğu bu gelişmeleri yakından takip edemediği için hiçbir gelişme gösterememiş gerileme dönemine girmiş ve hızla zayıflamıştır. İşte bu dönemde geri kalmışlığın doğal sonucu olarak kapitülasyonlar ve sair ayrıcalıklı hakları emperyal devletlere vermek zorunda bırakılmış emperyal devletlerin iç işlerine karışmalarına sessiz kalmak zorunda kalmıştır, olağanüstü geri kalmışlık yaşamıştır, matbaa Avrupa’dan 270 yıl sonra Osmanlı ülkesine giriş yapabilmiştir. Oysa 13. yüzyılda sevgi ve hoşgörü sembolü Yunus Emre’yi, Mevlana’yı, sağlık alanında birçok alimi, denizcilik ve bilim tarihinin en önemli haritalarından biri olan Piri Reis haritasına, mimaride ise Mimar Sinan gibi yeri halen yeri doldurulamaz bilim adamlarını yetiştirmiştir.
Atatürk kurtuluş savaşını kazandıktan sonra “ asıl işimiz şimdi başlıyor” sözleri ile ulusal kurtuluş hareketinin ikinci ve asıl aşaması olan çağdaşlaşma aşamasına geçişi asıl kurtuluş olarak görmüştür. O, çağdaşlaşma , bilim ve teknoloji ile tanışmamış geri kalmış ulusun yaşadığı acı deneyimlerden hızla kurtulması için devrim kanunlarını çıkartarak hızla ulusunu çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma yolunu seçmiş bu anlamda fiili zorluklara karşı yılmadan büyük bir kararlılıkla mücadele vermiştir. Devlet yönetimini, dar ve çoğu yanlış dinci yorum ve uygulamalardan kurtarmak için laiklik ilkesine dayandırmış, tekke ve zaviyeleri kapatmış, önce saltanatı yani padişahlığı ardından hilafeti yani halifeliği kaldırmıştır.
Atatürk; akılcılığın temeli olarak bilim ve teknolojiyi her alanda esas alır her alanda rehber kabul eder. Diğer önem verdiği husus ta halkın aydınlanması ve bilgi ile donatılması için eğitilmesidir.
“Milletimizin siyasi, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır” demiştir.
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. cü yılını yaşadığımız şu günlerde dahi gerici akımlar, akılcılığın temeli olan bilim ve teknolojiye savaş açtıkları dogmatizme dört elle halen sarılarak bu ulusu ve vatanı uygar toplum ve devletler seviyesine çıkartmamak, sadece şahsi menfaatleri için milletin din duygularını sömürerek hareket etmektedirler. Tarihini bilmeyen ve tarihlerinden ders çıkarmayan uluslar aynı tarihi tekrar tekrar yaşamak durumunda kalırlar.
Bu yüzyılda asıl vatanseverlik asıl milliyetçilik akılda, bilim ve teknolojide üstün olmak, yapay zekaya, üstün yazılım teknolojisine ulaşmaktır.