“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” 1857 yılında New York’ta bir tekstil fabrikasında 40 bin dokuma işçisinin “daha iyi çalışma koşulları, eşit işe eşit ücret” gibi nedenlerle greve başlaması üzerine işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve ardından çıkan yangında hayatını kaybeden kadınların anısına tanımlanmış bir gündür.
0 yıllardan bu yana evrensel bir boyut kazanarak kadın sorunları, toplumsal cinsiyet eşitliği, adalet ve barış için dünyanın dört bir tarafında her gün mücadele veren kadınların dayanışmayı amaçladıkları uluslararası bir anma günü oldu.
1975 yılının, Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Kadınlar Yılı” olarak ilan edilmesinden sonra 8 Mart’lar “Dünya Kadınlar Günü” olarak anıldı.
Pekin’de 1995 yılında toplanan 4.Kadın Konferansında 189 ülkenin onayladığı ve kadın haklarının güçlendirilmesi konusundaki en kapsamlı doküman olarak değerlendirilen “Pekin Deklarasyonu” ve “Eylem Planı” ile toplumsal cinsiyet eşitliği için bir yol haritası belirlenmiş, kadınlar ve kız çocuklarının yaşamlarının her aşamasında eşit hak, özgürlük ve fırsatlara sahip olduğu bir dünya hedeflenmiştir.
Birleşmiş Milletler’in toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışan birimi UN Women, tüm BM üyesi devletlere toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarını hızlandırmaları, kadınların ve kız çocuklarının haklarını geliştirmeleri ve 2030'a kadar kadın-erkek eşitliğini tam olarak sağlamaları çağrısında bulunmuştu.
2030 yılına çok az bir zaman kalmasına rağmen ne yazık ki bugün hala, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, ev içi şiddetten, insan ticaretinden, cinsel şiddet, istismar ve taciz dahil olmak üzere toplumsal cinsiyete dayalı şiddet türlerinden bahsediyoruz. Kadınlar ve kız çocukları açısından cinsiyet eşitlikçi bir dünyadan hala çok uzağız.
Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Cinsiyet Uçurumu 2020 Raporu’na göre dünya çapında bugünkü koşulların sürdüğünü varsayarsak, toplumsal eşitliğe 99,5 yıl sonra ulaşabileceğimiz öngörülüyor.
Geçtiğimiz gün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ülkemizin 2022 yılı ''İstatistiklerle Kadın'' verileri paylaşıldı. Bu verilerde hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 32,8, erkeklerde ise yüzde 70,3 oldu. Görüldüğü gibi kadın istihdam oranı erkeklerin istihdam oranının yarısından daha az.
Bir toplumda kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlik ne kadar büyükse, kadına yönelik şiddetin de o kadar fazla yaşandığı bilinmektedir.
Pandemide, birçok kadın ya işsiz kalmış ya da ev ve bakım işlerinin üstesinden gelmek için iş yaşamından ayrılmak zorunda kalmıştı. Böylelikle kadınlar sosyal ve ekonomik hayattaki konumlarında gerilediler.
Pandeminin etkileri henüz atlatılamamışken 6 Şubat’ta 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler yine en çok kadınlarımızı etkiledi. Gıda, barınma gibi temel ihtiyaçlar yanı sıra hijyen ürünleri, temiz çamaşır, temiz su, duş ve tuvalete erişimi felaketin üzerinden bir ay geçmesine rağmen halen en ciddi sorunlar olarak sürmekte. Tüm bunlarla birlikte kadınlarımız, anne-çocuk sağlığı, kendilerinin ve çocuklarının güvenliği sorunu ile de karşı karşıya kalmaktalar.
Deprem bölgesindeki kadınlarımızın yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasından ayrıca haklara erişimleri ve şiddete maruz kalan kadınların sosyal merkezlere ulaşımı da yok denecek kadar kısıtlanmış durumda.
Bölgedeki üreticiler arasında bulunan ve üretime devam eden emekçi kadınlarımızın iş yaşamlarını sürdürebilmek için desteklenmeye ihtiyaçları var. Onlara destek olarak hep birlikte bu zor günleri atlatmalarına yardımcı olmamız gerekiyor. Yapacağımız alışverişlerle üretimlerine devam etmelerini sağlayacak, aynı zamanda psikolojik ve ekonomik olarak da iyileşmelerine katkıda bulunacağız.
Adil, eşitlikçi ve barışçıl bir dünya için talepte bulunurken, kadınların tam potansiyellerine erişebilmeleri ve daha kaliteli bir yaşama sahip olabilmeleri amacıyla onları eğitmek, güçlendirmek ve fırsatlar yaratmak da kaçınılmazdır. Sürdürülebilir çözümler bulmak için eğitim kampanyaları, kadınların iş yaşamında ve karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almasını sağlayacak çalışmalar yapılması, kadın ve kız çocuklarına karşı şiddeti ortadan kaldırmak üzere kararlı politikalar geliştirilmesi gerekiyor.
Türk kadınının toplumsal konumunu çok iyi değerlendirerek kadınlara kazandırdığı haklarla eğitimde, iş yaşamında, siyasette kadın-erkek fırsat eşitliği yaratan büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kabil midir ki, bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini öylesine bırakalım da kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki, bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin?” sözlerinin önemini bir kez daha anlamış bulunuyoruz.
Depremin gölgesindeki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bireylerinin eşit hak ve fırsatlara sahip olduğu bir toplum yaratma mücadelemizin güçlenerek devamı dileğiyle…
,,