Bir çocuğun ‘evlilik’ adı altında istismarını konuştuk haftalardır. Sonra aynı yaşta bir çocuğun açlıktan öldüğü haberini aldık. Hepimiz bu haberleri okurken üzülüyoruz, kızıyoruz, nasıl çare olabileceğimiz üzerine kafa yoruyoruz.
O halde istismar kelimesinin tanımıyla başlayalım. İstismar, TDK da iyi niyeti kötüye kullanma, sömürme anlamına gelen bir sözcük. İstismarın çeşitleri var. Fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik istismar.
Cinsel istismara çok sinirleniyoruz. Fiziksel istismar ve ihmalde de çok kızıyoruz. Hani öyle kızıyoruz ki nasıl türediği üzerine de fazla düşünemiyoruz. Herhalde çocuğun gelişimini engelleyici işlerde çalıştırılmasına da karşı çıkıyoruzdur. Çünkü bizler iyi niyetli insanlarız. Ancak maalesef iyi niyetli insanlar da kötü sonuçların parçası olabiliyor. Hatta sebebi de olabiliyor.
Duygusal istismarı pek istismardan saymıyoruz galiba. Biraz abartılmış bir şey gibi mi duruyor sanki? Duygusal istismarın da sonuçlarını bilseydik sosyal medyada ağlayan bir çocuğa ‘odana git ağla ve bitince gel’ diyen anneye de kızardık değil mi? Çünkü çocuğu izole etmenin bir duygusal istismar yöntemi olduğunu bilirdik. Veya ‘beni üzersen hasta olurum’ diyen bir ebeveynin korkuya dayalı bir iletişim kurduğunu bilip tepki gösterirdik. Veya çocuğundan kapasitesi üstünde beklentiler duyan, kendi çıkarına çocuğunu kullanan sosyal medya ailelerinin ne yaptığını anlardık ve onlara prim yaptırmazdık. Çocuk diye sırlarını ulu orta anlatmazdık. Evdeki kavgalara taraf etmezdik. ’Düşerse canı yanmaz aslandır’ deyip sürekli gazlamazdık. Hep birlikte izni olmadan mıncıklamazdık…
Güven verirdik değil mi? Çünkü bizler aklı başında insanlarız. Bütün ilişkilerde ‘GÜVEN’ in temel olduğunu bilir ve yetişkin olarak bunu tahsis etmenin sorumluluğunun bize ait olduğunu kabul ederiz.
Çocuklarımızı çok severiz. Yeterince çok. Ama gereğince sever miyiz?
Başa dönelim çocuklar cinsel istismara uğradıklarını bize söylediklerinde – ki bize güvendikleri için tabii ki söylerler ve onlara istismarın ne olduğunu öğrettiğimiz için tanımlayabilirler- bunu bir psikoloğa, bir pedagoga taşırız değil mi? Görüş alıp kim olursa olsun yargıya taşırız değil mi?
Kaç yaşına kadar çocuk olduğunu biliyor muyuz?
‘ÇOCUK YARARINA’ ifadesini tümüyle anladık mı?
Ah bilseydik, anlasaydık güven verirdik değil mi? Yalnız bırakmazdık bu çocukları değil mi? Çünkü çocuklar bizlere borçlu değil; biz onlara borçluyuz değil mi? Çünkü çocuklar hepimizin çocuğu, çünkü çocukların geleceği hepimizin geleceği değil mi?