Merkez her zaman insanın kendindedir. Nereye gidersek merkez orasıdır.
Henüz anne karnındayken başlarız sevgiyi hissetmeye. Doğduğumuz zaman bize bakım veren kişilerin bizi her halimizle kabul etmesi, koşulsuz ve şartsız sevmesi hayatımızı sürdürebilmemizin gereğidir.
Bizi koşullu severlerse merkez dışarıya kaymaya başlamıştır. Çünkü hayatta kalabilmek için kendimizi kabul ettirmemiz gerekir. O yüzden de daha uslu, çalışkan, hata yapmayan vs vs çocuk olmalıyızdır.
Büyürüz; artık bize bakım veren kişilere ihtiyacımız yoktur; hatta yalnız da yaşayabiliriz ve kimseye ihtiyacımız yoktur. Ama artık maalesef merkezden uzaklaşmışızdır.
Böyle öğrendiğimiz için nerede değilsek orada mutlu olacağız gibi gelir. En iyi parti davet edilmediğimiz partidir. Biri bizi sevsin diye atmayacağımız takla yoktur. İçimizde hep bir boşluk vardır. Kendine yapılmış birçok ihanetin kaynağı bu sevilme ve kabul görme arzusunun şiddetindendir zaten.
Sevilmek,değer görmek, kabul edilmek.. İnsan erkek ve insan kadın için her şey demektir artık.
Popüler okullarda kabul görmüş bölümleri okumak. İyi bir iş için iyi bir özgeçmiş. Evlenmek. İyi fotoğraflar vermek. Çocuk yapmak. Ev almak, araba almak, yazlık almak. Bunları yapmak kötüdür demiyorum; bunları dışarıdan kabul görmek uğruna yapmak kötüdür. Bunları gerçekten isteyip istemediğini kendine sormak ve sadece her zaman kendini dinlemek gerekir diyorum. Elalem dediğimiz kim ki diyorum. Sen bu yaptıkların değilsin diyorum. O çocukları da karnaval çocuğu gibi büyütmeyin yeter diyorum.
Erkeklere ve kadınlara biçilen bütün roller kadınlar için daha ağır ve yıpratıcı.Sorun da tam burada başlıyor.
Televizyonda bir röportaja denk geldim. Muhabir mikrofon uzatıyor. Soru şu:‘ hiç aldatıldınız mı’ . Erkeklerin çoğu bu soruya ‘beni aldatmak kimin haddine’ gibi bir cevap verdi.Sadece bir kişi ‘ bildiğim kadarıyla hayır ama bilemem ki ‘ dedi. Çünkü aldatmak insanın kendisiyle ilgilidir. Seninle ilgisi yok be adam. Ama karısı tarafından aldatılmış bir erkek çoğu zaman bunu yüksek sesle söyleyemez. Peki kocası tarafından aldatılmış bir kadına ne derler ? Geçer ? Sen elinde tutamamışsın ?
Ve inanır buna kadın…
Bizler ortaokuldayken erkek öğrenciler dışarı çıkarılıp kız öğrencilere ped dağıtılmıştı. Bu dahiyane fikirler öyle yerleşmiş ki bugün deprem bölgesinde bile kadınlar ped istemeye utanıyor.
Kadın dediğin kibar, nazik olmalıdır. Oysa nazik insan kadar istismara açık insan yoktur. Çünkü hayat kurtlarla çevrilidir ve tırnaklarını gerektiğinde göstermek zorundasındır.
Kadın herhangi bir şekilde cinsel istismara uğradıysa.. Doğru mu söylüyor bakalım? Ne giymişti? Neredeydi? Saat kaçtı ?
Susar böyle birçok kadın…
Kadın ‘ vatan bizim evimiz’ , ‘ annelik kutsaldır’ gibi ezber sözler söylemedi de yeni bir düşünce ortaya attı, yeni bir şey üretti. Aykırı? Çirkef ?..
Hep tekrarlar böyle kadın..
Ev işleri kadının hayatının büyük bir bölümünü işgal eder.Günün sonunda yaşlanırsın ve bütün yaptığın bir gün karnıyarık diğer gün kereviz yaptığını anlatmak olmuştur.
Elinden ne dikiş geliyor, ne yemek, evi desen darmadağınık gibi ifadelerle fısıldaştığınız kadınları düşünün. Tersini düşünün bunları yapıyor diye övdüklerinizi..Çift taraflı kendinize sorduğunuzda ikileme düştünüz her şey ikiyüzlülük işte.
Örnekler yazı dizisi olur. Özetlersem :
Sen kimsin? Merkezin nerede? Sana ne diyor?
Kendini bilen kadın ve erkekle birlikte daha anlamlı, tutkulu, barış dolu bir gelecek diliyorum.