Boğazımın tam ortasında tıkanan bir şey olduğunu hissediyorum. Nefesim kesiliyor, yutkunamıyorum. Geçecek diye birçok şey geçiyorum ama nafile. Kalbim sıkışmaya başlıyor, nabzım yavaşlıyor ölüme terk edildiğimi düşüyorum.
"Sen olası yaşam bir türlü gelmiyor aklıma.”
Tam varlığını düşünecek oluyorum, bedenimde başka bir acı hissediyorum.
“Zaman geçiriyor yokluğun, acılarımla.”
Ne konuşabiliyor ne de yardım isteye biliyorum. Sensizliğe Mahkûm edilmiş bir suçlu gibi hissediyorum. Suçum sevmek diyorum ama seni sevmek suç olsa bile güzel geliyor bana.
Dört duvar arasına adını sayıklar gibi oluyorum. Bir anda gözlerinin ışığı aydınlatıyor çehremi, geldi diyorum. Heyecandan ölecekmiş gibi vuruyor kalbim göğüs kafesine. Yaşadığım bütün her şey bir anda kalkıyor üzerimden. Ama yine de öyle yaşıyormuş gibi hissediyorum. Düşünüyorum sensiz ölmenin ıstırap olacağını. Azrail yerine seni çağırıyorum hep.
Biliyorum ki;
“İmkânsız aşklarda Sevdiği gelirmiş sevenin canını almaya. Önce güzelce sevip okşarmış yüreğini, sonra acıtmadan alırmış canını, Canının yanına.”
Belki bundandır ellerinde ölememenin korkaklığı. Belki de bu yüzden korkuyorumdur, sensizliğin idamına. Hani sesin olsun kulağımda karşımda sen ol öyle bir bak ki bana söyleyecek bütün sözlerim gözlerine bakarak idamıma sebep olsun. Sesin bana öyle bir gelmeli ki adımı söyleyişlerin zaten boynuma takılan urgandan önce idam etmeli beni.
Diyorum ki kendi kendime;
"Ulan bu kadar mı zor bir insanın geri dönüşü"
uzaktan annem sesleniyor bana.
“Dönüşü olan yollar olmasaydı eğer gidişler bu kadar acımasız olmazdı diye.”
Gidişin ne acımasızdı gözlerime bakarken. Dur! Dur! Sakın savunma kendini. Biliyorum gitmen gerekiyordu belki de, belki de bahanelerin gerçekti. O zaman ne diye ellerimden tutup günlerce aldın beni yanına ne diye sevdiğini fısıldadın kulaklarıma gitmeyeceğine inandıracak sözleri. Ne diye herkese varlığımı, varlığımız olarak söyledin. Eller görse umurumda diye söyledin bana.
“Bak şimdi ellerin o kinayeli gülüşlerine yosma olduk.”
Sakız yaptılar ulan ağızlarına bizi, güle oynaya patlatırlar düşünmeden. Şimdi ne söylesek boş. Hadi sevdim desen ne değiştirecek en fazla dil altında tutacaklar bizi gökyüzünün en ufak gözyaşına sen diye inanıp dalga geçip acıtacaklar bizi.
Çünkü ben sana gökyüzü demiştim. Zaman zaman gökkuşağım oldun, renklere bürünüp güzellik saçan. Şimdi ise gecem oldun, sadece aya olan hayal gibi gözlerin hayalinde oturup bize içiyorum. Ve sen yine gelemeyişlerinin bahanelerine sığınıyorsun.